Kızılaylı Olmak
Kâr odaklı çalışan şirketler ile sivil toplum kuruluşları arasındaki en büyük fark, sahip oldukları nedenselliktir. Şirketlerin ve dolayısıyla personelinin amacı “kâr” sağlamak iken, toplumsal fayda odaklı çalışan sivil toplum kuruluşlarının nihai hedefi dünya ve canlılar üzerinde pozitif bir etki oluşturmaktır. Bu kuruluşların bünyesinde hizmet vermek isteyen herkesin, benzer bir bakış açısını paylaşması beklenir.
Türkiye’nin tartışmasız en büyük sivil toplum kuruluşu olmasının yanında, en önemli kan bankası Türk Kızılayı’dır. Kızılay’a kan bağışı yapan her birey aslında bir Kızılay gönüllüsü, Kızılay gönüllüsü olan her birey de gelecekte bir Kızılay personeli olma potansiyeline erişir.
1868’den beri karşılık gözetmeksizin insani yardım hizmeti veren Türk Kızılayı’nın bünyesindeki kurumların işleyişi de tüm büyük kuruluşlar gibi çok farklı alanlarda becerilere gereksinim duyar. İşlerliği ve verimi artırmak, böylece daha çok sayıda ihtiyaç sahibine ulaşabilmek, ancak Türk Kızılayı personelinin sağladığı özveri ile mümkündür.
Meslek sahibi olmak, kişinin bireysel ve varsa ailevi ihtiyaçlarını karşılamasının öncelikli koşuludur. Türk Kızılayı personeli olmak ise, geliriniz ile ihtiyaçlarınızı karşılarken, yaptığınız işin birilerinin yaşamında mucizeler yarattığının bilincinde olmaktır.
Kızılaylı olmak; mevki ve sosyal statü ile ölçülebilir bir değer değildir.
Kızılaylı olmak, yaşadığınız toplumun ve ulaşamadığınız dünya vatandaşlarının ihtiyaçlarını bilmek, attığınız her adımın bir ihtiyacı karşıladığının farkında olmaktır, Kızılay personelinin en önemli motivasyon kaynağı budur.
Kızılaylı olmak aynı zamanda; sahip olduğu gönüllü, personel ve bütçe ile, dünyanın her köşe ve bucağına yardım götüren Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Hareketine dahil olup, hiç tanımadığınız milletlerin geleceğinde payınız olduğunu bilerek yaşamaktır.